31 Ocak 2013 Perşembe

Santiago Solari





Resimdeki kişiyi 90'ların sonu ve 2000'lerin başında futbolla ucundan kıyısından ilgilenmiş herkes bilir.Bilmeyenler içinse tam adıyla Santiago Hernán Solari Poggio.Neredeyse bütün Güney Amerikalı futbolcular gibi onun da tam adını öğrenebilmek için araştırma yapmanız gerekiyor.Biz onu hep Santi Solari olarak duyduk ve öyle bildik.


1996 yılında River Plate de başladı profesyonel futbolculuk kariyerine.3 yıllık River Plate macerasında adından söz ettirmesiyle birlikte 1999 Ocak ayında eski kıtaya ilk adımını attı.Atletico Madrid kariyeri kendi adına iyi geçse de takımın 2. lige düşmesiyle birlikte bu gittikçe ünlenen Arjantinliyi takımda tutmak çok zordu ve öyle de oldu.2000 yılı yazında büyük takımları peşinde koştursa da o Madrid de kalmayı tercih etti ve Madrid'in abi takımına imzayı attı.Kariyerinde en uzun süreli oynadığı takım Real Madrid oldu.İlk sezon onun için kabus gibi geçse de 2. sezonunda Zidane'ın o unutulmaz volesiyle Real Madrid'in kazandığı Şampiyonlar Ligi finalinde 90 dakika sol açık olarak görev yaptı.Ancak bütün yeteneğine ve meziyetlerine rağmen Los Galacticos diye adlandırılan ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi takımı olarak gösterilen o zamanın Real Madrid'inde bir türlü hak ettiği saygıyı göremedi.Yedek kalmak zorunda kaldı ve 2005 yılında 12 milyon euro karşılığında İnter'e transfer oldu.İlk 2 sene kendi adına iyi sayılsa da son sezonunda 5 lig 5 İtalya kupası 5 de Şampiyonlar ligi olmak üzere toplam 15 kere forma giyebildi.Artık 32 yaşına gelmiş olan Solari yavaş yavaş futbolda son dönemlerine girmiş bulunuyordu.2008 yazında ülkesinin takımlarından San Lorenzo ya dönen Solari 1 sene de burada forma giydikten sonra Meksika ligi takımlarından Atlante ye transfer oldu.Atlante de de çok kalmayan Arjantinli futbola Uruguay liginin köklü takımlarından Penarol de noktayı koydu.


Kariyerine bakıldığında vasat bir oyuncu görüntüsü çiziyor bu tangocu ama herkesin özel olarak sevdiği oyun tarzını beğendiği bir ya da birden çok futbolcu olmuştur hayatında.Benim için onlardan biri kesinlikle Solari'ydi.Harika bir sol ayağa ve üst seviye top kontrolüne sahip,birebirde durdurulması neredeyse imkansız bir oyuncuydu.Şanssızlıklar bir türlü yakasını bırakmadı.Dünya tarihinde ilk defa yaşanmış 2 olay(Los Galacticos,İtalya'daki şike soruşturması) yüzünden belki dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncuları arasında gösterilebilecek yeteneğe sahip Solari orta ayar bir oyuncu gibi sessiz sakin futbolu bıraktı.

29 Ocak 2013 Salı

Babasının Oğlu


Nuri Şahin ve oğlu Ömer

Süper Kahramanın Çöküşü


“Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI), ABD Anti-Doping Ajansı'nın (USADA) ABD'li bisikletçi Lance Armstrong'a verdiği, 7 Fransa Bisiklet Turu zaferini, kariyeri boyunca elde ettiği başarıları silme ve ömür boyu spordan men eden cezalarını onayladı.”

Bu haber belki de spor haberciliğinde yeni bir çağ başlamasına sebep olmuştu.10 yıldır sadece başarıları konuşulan demir adam Lance Armstrong'un sandığımız kişi olmadığını görmemizi sağlamıştı.Biraz ağır bir tabirle sahtekardı Lance.Herkesi üzdü bu haber ancak bazıları için yıkım oldu.Bu yıkılanlardan biri de benim.

Lance Armstrong bisiklet sporunu seven birçokları gibi benim de süper kahramanımdı.Kanseri yenmiş,Tour de France'ı 7 kere kazanıp sarı mayosuyla bu efsane pozu vermiş,insanlara bisiklet sporunu sevdirmiş,bana ve daha bir sürü kişiye "Live Strong" yazan o sarı bileklikleri taktırmıştı.İnsanın çok çalışarak yapamayacağı bir şey olmadığını düşündürmüştü.İşin aslının öyle olmadığını öğrendiğimde ilk önce inanamadım bekledim,hemen bir basın toplantısı düzenlesin yalan desin,doping yapmadım desin ama demedi.Başlarda yorum dahi yapmadı bu konuyla ilgili.İçimde hala umut taşıyordum yapmamıştır,yanlışlık olmuştur diye.Niye yapsın ki dedim o bir süper kahramandı sonuçta.Süper kahramanlar bu tarz şeylere ihtiyaç duymazdı ki.Onlar zaten diğerlerinden üstündü.

Çoğu doping olayının alınan ilaçlardan kaynaklandığını biliyordum bu yüzden bekledim adam kanserdi sonuçta çok sayıda ilaç alıyordu ve bu çok sayıda ilacın bir tanesinde ufacık bir yasaklı madde olabilirdi.7 şampiyonluğu da elinden alınıncaya kadar da umudumu kaybetmemiştim.Oprah Winfrey'le olan özel röportajında "Şampiyonluk kazanmak için doping yapmalıydım" dediğinde sevgi,saygı yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.Bu adam artık benim için bir Superman değildi hatta Lex Luthor haline gelmişti.Sonuçta spor saf ve temiz yapılan bir şeydi ve o bunu kirletmişti.Spor ruhuna aykırı davranmıştı.

Lance Armstrong ile ilgili yazacak daha çok şey var aslında.Keşke böyle bir şey hiç yaşanmamış olsaydı.Lance Armstrong'un peri masalı böyle kötü bir sonla bitmeseydi.

Umalım da Phelps ve Bolt böyle bir şeye kalkışmamış olsunlar çünkü şimdiki çocukların süper kahramanları da onlar...

28 Ocak 2013 Pazartesi

Vizyon

Ünal Aysal Galatasaray'a geldiği ilk gün amacının sarı-kırmızılı takımı Avrupa'nın en büyük 10 takımı arasına sokmak olduğunu söyledi.Bu süreç o kadar kolay olmayacaktı.Yeni bir teknik heyet,yeni oyuncular,yeni sistem derken ilk sezon başarı biraz hayalcilik olurdu.Ancak hayaller gerçek oldu ve Galatasaray bu yeni düzende ilk sezonunda harika bir performansla şampiyon oldu.Bu sezon ise birazcık farklıydı artık herkes geçen seneki o harika takım üstüne yapılan yeni transferlerle Galatasaray'ın işinin çok daha kolay olacağını düşüyordu.Ligin 34 gollü kralı Burak Yılmaz gelmiş,yıllarca ülkemizi başarıyla temsil etmiş Hamit Altıntop sağ kanada geçmiş ve Kayserispor'dayken imrenerek izlediğimiz Amrabat ise geçen senenin en aksayan kısmı olarak gösterilen sol kanada oturtulmuştu ancak işler hiç de umulduğu gibi gitmedi Galatasaray'da.Hamit'in maç eksiği,Amrabat'ın ilk defa kapalı savunmaya karşı oynamaya çalışması,Melo'nun takıma geç katılması ve antrenman eksiğinin olması derken sarı-kırmızılılar bu sezon beklenenin çok altında kaldı.Ancak işte tam da  burada Ünal Aysal'ın amacı devreye girdi.İlk olarak her ne kadar geç de olsa bir dünya starı olan Sneijder takıma katıldı.Aslında Sneijder geldiğinde akıllarda sadece 2 soru işareti vardı.İlki adının soyadının telaffuz edildiğiydi.O konuya da çıktığı ilk programda açıklık getirdi zaten."Sınaydır" diye okunuyormuş.İkinci soru işareti ise maç eksiğinin olmasıydı.Sezon başından bu yana sadece 5 maç oynamış bir futbolcu olarak katıldı takıma.Güç ve kondisyon olarak açığını kendi kendine çalışarak kapatabilirdi ancak maç eksiği önemli bir dezavantajdı kendisi için.Bir ay süre vermek gerekir Sneijder'a takıma,ülkeye ve futbola alışması için.Eleştireceksek bunları düşünüp eleştirmeliyiz.


Gelelim bir diğer süperstar transferine.Drogrba'yı anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum ama yine de kısaca anlatmamız gerekirse ilk olarak söyleyebileceğimiz kaleye sırtı dönük oyun konusunda dünyada sayılı futbolculardan olması.Hırsı ve kazanma arzusuyla da taraftara kendisini çok sevdirir.Bunun yanı sıra uzaktan yolladığı füzeler,serbest vuruşlarda ki üstün yeteneğiyle ve güçlü fiziğiyle çok faydalı olur Galatasaray'a.Afrika kupasından da hazır gelecek olması artı hanesine yazılabilir.Eksiksiz bir forvet oyuncusu kısaca.Eksi hanesine yazılabilecek tek nokta ise yaşı.O açığını da tecrübe ve kalitesiyle kapatabilecek bir futbolcu Drogba.

Başlıkta da belirttiğim gibi bu 2 transfer de sarı-kırmızılı takımın vizyonunun nasıl değişmeye başladığının göstergesi.Bundan 3-4 sene önce Barış-Ayhan-Mustafa Sarp 3'lü orta sahasıyla oynayan Galatasaray'da şimdi Selçuk-Sneijder-Melo bu görevi devraldı.Bu saatten sonra yapılması gereken tek bir şey kaldı o da bu takımı sorunsuz bir şekilde oynatmak.Bu işi de Türkiye'de Fatih Terimden daha iyi yapabilecek kimse yok.

Bu iki dünya yıldızı Galatasaray ve Türk futboluna hayırlı olsun.

2013'ün ilk derbisinin ardından

Yoğun bir haftayı geride bıraktık aslında Sneijder,Drogba derken maç atmosferini pek yaşayamadık hafta içinde.Özellikle de 2 takımında son maçlarındaki kötü futbolları unutuldu ve tüm Türkiye Galatasaray'ın transferlerini konuştu.Kasımpaşa maçında sahada çok etkisiz kalan bir Galatasaray vardı.Aynı şekilde Beşiktaş'ında İBB maçında etkili olamadığını hepimiz gördük.Böyle bir atmosferde maç başladı.Golü erken bulmak çok önemliydi Galatasaray için ilk 15 dakikada gol bulması halinde rahatlayacak ve oyunu orta saha mücadelesine çevirecekti ve öyle de oldu.Biraz Mehmet Akgün'ün hatası biraz da Elmander ve Umut yaptığı koşularla ceza sahası içinde bomboş kaldı Emre Çolak ve çok düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi.İlk yarının geri kalan kısmında sarı-kırmızılı takım rakibini uyuttu diyebiliriz.Hilbert'in pozisyonu dışında etkili olamadı Beşiktaş ve son dakikada yediği golle soyunma odasına 2 farkla mağlup gitti.İkinci yarının hemen başında bulduğu golle acaba diyen siyah-beyazlılar Melo'nun atılmasıyla 2. golü bulmak için daha da umutlandı.Tecrübe işte tam da bu noktada devreye girdi.Önceki yazımda da belirttiğim gibi Beşiktaş'ın en büyük handikabı böyle büyük maçları oynamış az sayıda futbolcusunun olmasıydı.O tecrübesizlik de 2. golü bulmasını engelledi Beşiktaş'ın ve lider zorda olsa mutlak kazanması gereken maçı kazanmayı bildi.

Gelelim iki takımında yeni transferlerine.Sneijder ilk maçında takımın süpriz bir şekilde 10 kişi kalmasıyla hiçbir varlık gösteremedi doğal olarak.Maç eksiğinin olduğu aşikar.Zaman ilerledikçe kalitesini göstereceğinden kimsenin şüphesi yok ama sabırlı davranmak lazım.Dentinho ise biraz daha maçın içindeydi.Hızlı ve teknik oyuncu olduğunu zaten biliyoruz ancak sertliğiyle tanınan ligimize uyum sağlaması zaman alacak gibi görünüyor.


27 Ocak 2013 Pazar



Blog hayatıma başladığım ilk gün Galatasaray-Beşiktaş derbisi var doğal olarak da ilk yazım bu maçın analiziyle ilgili olacak.İstatistiklerden ziyade maçla ilgili yorumlarımı yapacağım bu postta.

Ilk olarak işi Galatasaray tarafıyla başlayalım.Geçen sezonun 2 kere şampiyonu Galatasaray sezona beklenenden çok daha kötü başladı ve işin açıkçası hala da öyle kötü gidiyor.Ligin ilk yarısında alınan 33 puan elbette çoğu kişi tarafından beklenmiyordu.Sezon başında yapılmış Burak,Amrabat,Hamit,Umut,Dany transferleri kağıt üzerinde harika duran transferler ancak işin saha üzerindeki versiyonu öyle olmadı.Amrabat Kayserispor'dan alıştığımız soldan basıp gitmelerini, kolayca adam eksiltmelerini bu sezon Galatasaray'da 1-2 maç dışında hiç göremedik.Kayserispor özellikle de büyük takımlara karşı hücumda çok boş alanlar bulabiliyordu bu da Amrabat'ın çok işine geliyordu ama Galatasaray gibi bir takıma karşı böyle açık alan veren takım yok.Burak içinde aynı durum söz konusu ama Burak her geçen gün oyununa yeni şeyler katarak bu açığını kapatmış görünüyor.Özellikle de Trabzonspor'dayken en büyük eksiği olan kafa vuruşlarını bu sezon çok geliştirdi.Umut zaten bildiğimiz gibi rakip savunmayı ısıran bir futbolcu.Dany belli bir seviyesi olan onun üzerine çıkamayan ama istikrarlı bir yapısı olan hızlı bir stoper.Hamit ise çok ayrı bir dünya açıkcası bana bir gol atsa rahatlayacak ve açılacak gibi geliyor ama bir türlü o aradığı golü bulamadı.Her ne kadar Türk vatandaşı olsa da Türkiye şartlarını pek fazla bilmiyordu Hamit ve uyum sağlaması çok zor oldu.Sneijder için burada gelişi güzel bir yazı yazmak istemiyorum açıkcası ona özel bir post yapmak gerekiyor.Gelelim Galatasaray'ın artılarına ve eksilerine.Savunmada Ujfalsi'nin yokluğu ligin ilk yarısında Galatasaray'ı çok etkiledi.Savunmada çok fazla hata yapıldı ve Galatasaray'ın en büyük eksisi olarak gösterilebilir.Orta sahaya gelirsek Melo'nun geçen senenin çok uzağında kalan futbolu takım kadar Selçuk'u da etkiledi.Hücum hattı içinse söylenebilecek çok bir şey yok açıkçası gol krallığında ilk iki sırayı paylaşan Umut ve Burak ve yanlarında da Elmander şu ana kadar işi harika götürüyorlar.

İşin Beşiktaş kısmı ise biraz daha karışık sezon başında yapılan Feda çok konuşuldu hakkında çok fazla yorum yapıldı.Bu yorumların çoğunluğu Beşiktaş'ın büyük takımlarla mücadele edecek onlarla yarışacak gücü kalmadığı üzerineydi ve işin açıkçası herkes Beşiktaş'ın şampiyonluk şansının olmadığını düşünüyordu ama onlar bizleri yanılttı.Ligin şu ana kadar ki kısmında belki de en iyi futbolu Beşiktaş oynadı.Galatasaray ve Fenerbahçe milyon dolarları harcarken onlar yüz binlerle transfer yaptılar.Aldıkları adı sanı duyulmamış futbolcularla ve Beşiktaş takımının teknik direktörü olabilir mi diye konuşulan Samet Aybaba ile müthiş bir çizgi yakaladılar ve ligde 2. sırada bulunuyorlar ve belki de en önemlisi de oynadıkları futbol izleyenlere büyük keyif veriyor.Gelelim Beşiktaş'ın artılarına eksilerine;Bu maç özelinde konuşacak olursak Almeida ve Uğur Boral'ın olmayışı,Fernandes'in de sakatlıktan yeni çıkmış olması ve çoğunlukla tecrübesiz oyunculardan kurulu olması siyah-beyazlıların en büyük handikabı olarak gösterilebilir.Oğuzhan'ın giderek yıldızlaşması,Holosko'nun ligin ilk yarısında Galatasaray defansına adeta futbol dersi vermiş olması Beşiktaş'lılara umut veren artılar olarak görülebilir.

Benim maç için görüşüm ise Galatasaray'ın derbi performanslarına bakarak ve Sneijder'ın Melo'ya ekstra motivasyon olacağını düşünürsek sarı-kırmızılı takımın bu maçı kazanacağı yönünde.Bir Galatasaray'lı olarak umarım yanılmam ama her kim kazanırsa kazansın umarım güzel futbol ve bol gollü bir maç izleriz.

Blog hayatına yeni giriş yapmış olan bir üniversite öğrencisiyim.Blog isminden de anlayabileceğiniz üzere sporun her dalıyla bazısıyla çok bazısıyla nispeten az olmak kaydıyla ilgileniyorum.Bu blog genel olarak futbol ve basketboldan oluşacak ama voleyboldan curling e amerikan futbolundan tenise kadar her alanda yazıları bulabileceksiniz.Ilk kez böyle bir blog girişiminde bulunacağım için başlarda acemice gelebilir biraz zamana ihtiyacım var.Umarım okurken keyif alacağınız bir blog yaratabilirim.Vira Bismillah diyerek başlayalım.